Asghar Farhadi, İran sinemasının ünü dünyaya yayılmış, çektiği her filmiyle ses getirmiş, A Separation (Bir Ayrılık) filmiyle hem Altın Küre hem de Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı ile ödüllendirilmiş bir yönetmen. Farhadi’nin neredeyse iki yılda bir çektiği filmlerinin sonuncusu The Salesman, yönetmenin filmografisinde çizdiği yolu daha da sağlamlaştırıyor.

The Salesman filminde Farhadi, yine kadın erkek ilişkisi üzerinden bazı sırlar üretiyor ve karakterlerinin bu sırlarla yüzleşme sürecini ahlaki yönden ele alıyor. Oyuncu kadrosunda Farhadi filmlerinde daha önceden de sık sık başrollerde ya da yan rollerde karşımıza çıkan Taraneh Alidoosti ve Shahab Hosseini yer alıyor.
Tahran’da yaşayan Rana ve Emad çifti, evlerinin yanındaki inşaat temeli açılışı sırasında, bulundukları apartman çatlamaya başladığı için, çok acil evi boşaltmak zorunda kalırlar. Çiftin Arthur Miller’ın “Bir Satıcının Ölümü” adlı tiyatro eserini sahnelemeye çalışan bir ekibin başrol oyuncularını olduğunu öğreniriz. Diğer oyunculardan biri boş alan evine gelebileceklerini söylediklerinde, kalacak yer sıkıntısının sona erdiğini anlarız. Rana ve Emad çifti yeni evlerine taşınırlar. Emad aynı zamanda bir lisede öğretmenlik yapmaktadır.
Oyun provaları devam ederken Rana, Emad’a eve alınacakların siparişini verir ve evde yerleşme adına çalışmaya devam eder. Bir önceki kiracının evde eşyaları durmaktadır ve bir türlü eski kiracı bu eski eşyaları alamamaktadır. Ve komşulardan bu eski kiracının belki de toplumsal baskılardan dolayı fahişe olarak görüldüğünü anlarız. Rana eski kiracının tüm eşyalarını kapı önüne çıkarır ve banyoya girmeye hazırlanır, bu sırada çalan kapıyı Emad’ın geldiğini düşünerek alt kapıyı otomattan açıp, kapıyı aralayarak banyoya girer. Ancak gelen Emad değildir. Bu aşamadan sonra evde neler yaşandığını görmeyiz.
Farhadi’nin seçimi, olayı bir sır olarak koruyarak, filmin bu önemli kırılım noktasından itibaren karakterlerin dönüşümünü göstermek yönünde ilerlemektedir. Modern bir çift görünümündeki Rana ve Emad arasındaki gerilim artarken, Emad’ın yardımsever, düşünceli bir erkekten intikam isteğiyle yanan vahşi bir insana dönüşümünü, Rana’nın ise yaşadığı travma ve polise gidip şikayetçi olmaya kalktığında başına gelebileceklerin korkusuyla sinip, tiyatro oyununa gelenlerin gözlerinde tacizcisini hisseden, kocasından da uzaklaşan, ne yaşadığını anlatmaya çekinen, çocuk sahibi olma hayallerinin uzaklaştığını görerek acı çeken bir kadına dönüşür. Film boyunca sergilemeye çalıştıkları “Bir Satıcının Ölümü” adlı oyunda olduğu gibi aslında modern bir kentte yaşananları anlatırken, karakterlerin nasıl çaresizlik içinde çırpındıklarını anlatan 2 ayrı öykünün ilerleyişini film boyunca görürüz.
Yorumlar
Yorum Gönder