Ana içeriğe atla

Nitelikli

Futbol ve Tribün Kültürünü İşleyen Başarılı Film: GREEN STREET HOOLIGANS..

  Siz de benim gibi futbol delisiyseniz daha doğrusu tribünü, holiganlığı seviyorsanız işte tam da sizi derinden etkileyecek ve ömür boyu aklınızdan çıkmayacak bir film. Bir başkası için çok bir şey ifade etmese de futbol ve tribün kültürü, bu hazzı bilenler benim ne demek istediğimi çok iyi anlıyorlar eminim. Bu filmi 3 yıl önce izlemiştim ve hala benim için ilk 3 favori filmimin arasındadır. Bu filmin bana kattığı en önemli şeylerden biri de beni sıkı bir West Ham United taraftarı yapması oldu sanırım. Green Street Hooligans benim için farklı bir yerde olduğundan bunu sizlerle paylaşmak istedim. Bir futbolseverseniz umarım bu film sizi de beni etkilediği kadar etkiler, eğer değilseniz de umarım size futbol ve tribün aşkını aşılar.. İzledikten sonra futbolun asla sadece futbol olmadığını, bunun çok daha ötesinde bir şey olduğunu göreceksiniz diye umuyorum. Gelin biraz filmin içeriğine bakalım.. İngiliz yapımı “Green Street Hooligans” (2005) yukarıda girişini yaptığım fanat...

Deliler Diyarından Biri Geçti: Guguk Kuşu (One Flew Over The Cuckoo's Nest)

Başrolünde Jack Nicholson'un oynadığı Gukuk Kuşu adlı filmde işlediği suçlardan dolayı hapishaneye girmek yerine akıl hastası rolü yaparak psikiyatri kliniğine yatırılan Mc Murphyn'in hikâyesi anlatılıyor. Murphyn'in diğer akıl hastalarıyla olan ilişkileri üzerinden hoş bir sistem eleştirisi yapılıyor. Filmde onların kırılgan yapılarını yok etmek ve hekimler tarafından uygulanan kötü muamelelerin önüne geçilmesi için uğraşan Murphyyi bu amaçlarına uğraşmakta güçlük çekerken görüyoruz. Ama diğer hastaların baskıdan kaynaklı korkak davranışları Murphyi hiçbir zaman yıldırmıyor ve arkadaşlarının hayattan zevk almasını zor da olsa başarıyor. Otoriter yönetimleriyle ön plana çıkan hastane yöneticileri de Murphyi durdurmak için ellerinden geleni yaparlar.



McMurphy gerçek bir deli olmadığı ve ortama ayak uyduramayacağını düşündüğü için kafasında tasarladığı farklı fikirlerle kaçma planları yapmaya çalışır. Bu sırada aykırı fikirleri, düzeni değiştirme çabası ve diğer hastalarla olan diyaloğu yüzünden oradaki hemşirelerle de sorun yaşar. Tüm bunlara rağmen zaman geçtikçe hastaneden arkadaşlar edinir ve fikirleriyle çevresindekileri de etkiler. Fakat Mc Murphy’nin bu azmi tabii ki cezasız kalmaz ve hastane yönetimi tarafından çeşitli cezalara maruz kalır. Arkadaşlarıyla kurduğu olumlu ilişkiler bunlardan sonra örgütlenmeye ve hemşirelere karşı bir isyana dönüşür. Hemşireler daha önce hastalar tarafından hiç görülmemiş hareketler karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Kurdukları baskıcı düzene karşı yapılan bu pasif isyan onları çok zorladığı gibi rahatlarının bozulmasına da neden olur.

İzlerken hemşirelere (sisteme) karşı öfke duyarken Murphey’e ise sempati duymanız gayet olası. Senaryonun işlenişi ve başta Jack Nicholson olmak üzere oyunculukların kusursuzluğu bunda en büyük etken. Kitap uyarlaması olmasına rağmen barındırdığı yoğun hissiyatları sinemaya çok iyi aktarmış. Hatta uyarlama filmler arasında, uyarlatıldığı kitaplardan daha iyi olan nadir filmlerden olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Kısacası verilen mesajlar, yapılan eleştiriler, oyunculuklar ve filmin vurucu finali filmin başyapıt olmasını sağlayan etkenler olduğunu söyleyebiliriz.


Yorumlar

Popüler Yayınlar