Hiçbir dalda Oscar ödülüne aday dahi gösterilmemiş
olsa da, kuşkusuz sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri
olarak kabul edilmektedir Scarface. Bunda kuşkusuz başrolde Al Pacino'yu
izlememizin büyük katkısı vardır.
Al Pacino'nun canlandırdığı Tony Montana karakterini ilk filmin başlarında
hem ekonomik hem de kültürel ve eğitim seviyesinde dolayı alt sınıfın mensubu
olarak görüyoruz. Tony Montana’nın Miami uyuşturucu imparatorluğunun üst basamaklarına doğru hırsıyla hızlı yükselişi
ve kaçınılmaz düşüşüne odaklanıyor. Gözüktüğü ilk sahnelerden itibaren Tony Montana’nın çok büyük bir hırsı
olduğunu anlarız. Tony’i böylesine hırçın yapan şey para ve güce olan zaafıdır.
Varolmanın sahip olmakla ilgili olduğunu düşünen, ama hiç bir şeye sahip olamamış
bir ‘kayıp’tır Tony. Komünizme her fırsatta küfür eden ama kapitalizme bulaşınca
da mutluluğu orada da bulamayacak bir adamdır. Varolabilmek için güçlü ve herşeye
sahip olmak zorundadır.

Küba’dan Amerikan rüyasıyla
gelen megolamanyak, manik anti-kahraman Tony Montana hep daha fazlasını
istiyor. Pes edersen kaybedersin, zayıf kalırsan kaybedersin. ‘Bu ülkede önce
paraya sonra güce, güce ulaşınca da kadına sahip olacaksın’. Frank Lopez’in
mafya kontrolünü ele geçirmek istiyor, kadınını Elvira’yı (Michelle Pfeiffer)
istiyor.Tony dünyayı ve içindeki
her şeyi istiyor. Elvira’yı hoşlandığı veya sevdiği için değil -onu bir kadın
olarak bile görmüyor- sırf Frank’in imparatorluğunun içinde olduğu için
sahipleniyor. O, yalnızca O’nun olmalıdır. Elvira ile
evlendikten sonra ona ne kadar kötü muamele yaptığını, hiçbir işe yaramayan
birisi olduğunu söylediği sahneleri defalarca kez izledik. Ona bir çocuk bile
veremediği için defalarca aşağılamıştır karısını. Kendi kanından birini
istemektedir çünkü ancak o zaman koşulsuz sevebilir Tony. Kız kardeşi Gina'ya aşırı
olan sevgisinden de bunu anlayabiliyoruz.

Filmin çıkmasının üstünden 34 yıl geçmiş olsa
da günümüzde de hala popülerliğini son derece koruyan ve hala izleyicinin özdeşleşme
yaşadığı bir filmdir Scarface. Tony'nin kötü giden hayatına, yaşadığı pişmanlıklara
rağmen hala ikon olarak anılmaktadır. Los Angeles’da Afro-Amerikalıların işlettiği
her dükkanda filmin dev
posterlerini görmeniz mümkündür. Pek çok genç yönetmen özellikle suç filmi çekiyorsa,
bir sahnede mutlaka onun posterini bir sahnede kullanır ve bu filme olan
sevgisini bir şekilde belli eder. Hâlâ bugün bile filmin çeşitli versiyondaki
posterleri dünyanın her yerinde yok satmaktadır. Hollywood’un bu en büyük anti
kahramanı Tony Montana, hepimizin kuytularında yer edinen hırsının kurbanı, gözünün
gördüğü herşeye sahip olmak isteyen, ‘öteki’lerimizden sadece biridir aslında.
Yorumlar
Yorum Gönder